Kur’an-ı Kerim eÅŸsiz ifadeler ile müminlerle Allah arasında daimi bir baÄŸ oluÅŸumuna dikkat çekiyor… Zorluk meÅŸakkat hatta savaÅŸ ortamı olsa bile zikrullahtan gafil olunmayacağını beyan ediyor.
Enfal suresi ayet 45 :
Her nerede olursa olsun velev ki, en ağır koÅŸullar içinde bir savaÅŸ ortamında bile, Allah ile manevi iletiÅŸim asla kopmamalıdır.
Zor günlerde sabırlı olmak ve sebat etmek, Allah’ı çokça zikretmek ve zikrullah ile kuvvet bulmak ayeti kerimenin apaçık bir emridir.
Resulullah s.a.v efendimizin tavsiye ettiÄŸi aynı zamanda ayeti kerime olan “Hasbünallahi veni’mel vekil” (Âl-i İmran173) zikri; SavaÅŸ’a benzeyen günlük yaÅŸamda, sıkıntılı günlerde, müminler için bir ÅŸifadır…
Kalbini Allah’a sımsıkı baÄŸlayarak baÅŸarı ve zaferin ancak Allah’tan geleceÄŸine iman edip kalben veya lisânen Allah – Allah – Allah lafzını tekrar ederek dua ve yakarışla Allah’a sığınan bir kulun baÅŸarısı muhakkaktır.
SaÄŸlam bir inanç ve zikrullah ile meÅŸgul olan, duayı eksik etmeyen ordu maÄŸlup olmaz… İsmail Hakkı Bursevî yukarıdaki ayeti ÅŸöyle yorumluyor:
“Bu ayet kulun zikrullahtan baÅŸka hiçbir ÅŸeyle meÅŸgul olmaması gerektiÄŸine bir tembihtir. Åžiddet zamanlarında Allah’a sığınmak ve her halükarda zikrullaha devam etmek ÅŸarttır.
Zikrullah, birçok zararları def ettiÄŸi gibi menfaatleri toplamak konusunda büyük tesirleri vardır.”
Kurtubi, tefsirinde ÅŸu ölçüyü dile getiriyor: “Zikrullahı terk etmek için insanlara izin verilseydi
Zekeriya as’a izin verilirdi… Zekeriya. as’ın karısı hamile kaldığı günün sabahı; Ali İmran suresi 41. ayette beyan edildiÄŸi üzere:
“İnsanlarla üç gün iÅŸaretleÅŸme dışında konuÅŸma… Rabbini çok zikret… AkÅŸam-sabah tesbih et…” ayeti ile dış dünya ile konuÅŸması kesinlikle yasaklanmış iken yalnız zikrullah ile emr olunmuÅŸtur…
Kadı Beyzavi bu ayeti açıklarken; “Bir kulu Allah’ın zikrinden alı koyan hiçbir ÅŸey yoktur. Hele ÅŸiddet meÅŸakkat zamanlarında ise doÄŸrudan doÄŸruya ona yönelmek zaruridir.” Demektedir.
Nisa suresi ayet 103’te;
Beyzavi, Nesevi, İ. Hakkı Bursevi gibi çoÄŸunluk müfessirler; en sıkıntılı günlerde bile Allah’ı zikretmek, dua, yakarış, tesbih, tekbir ve bütün hallerde Allah’tan uzaklaÅŸmamak, kalb ve dilden Allah lafzını terk etmemek gerekliliÄŸi üzerinde ısrarla durmuÅŸlardır…
M.) Hicazi tefsirinde:” Harb’de bile zikrullah ile memur olduÄŸumuza göre, zikri terk etmek için hiçbir özür yoktur. Ölümle burun buruna gelindiÄŸinde bile Allah’ı hatırlamamız gerektiÄŸine göre rahat ortamlarda zikrullah nasıl terk edilebilir diye sormaktadır…
ZİKRULLAH; SavaÅŸta, hayat ve ölüm arası bir çizgide veya en zor anlarda bile yalnız ve yalnız o müstahak ve ta’zime layık olan zât için olacaktır…
Allah’ı, Allah olduÄŸu için her türlü rezervden arınmış mutlak muhabbet ve hesapsız bir aÅŸk ile anmak derecelerin en yücesidir.
Ruhani zevk ve lezzet, veli olma arzusu, keÅŸf ve keramet isteÄŸi, hesap diye nitelediÄŸimiz basamaklardır… Bu hesap neticesi bütün bir ömür zikrullah ile geçse bile asıl fayda elde edilemez.
Bir takım tecellilere ulaşıldığı, bazı tasarruflara sahip olunduÄŸu hissi yalancıdır. Bu tür oluÅŸumlara İSDİTRAC denir… Neticesi hayır deÄŸildir.
Nebî sav efendimize, Kıyamet günü, Allah katında ibadet yönünden en üstün kul kim olabilir sorusuna cevaben:
“… Allah’ı çok zikredenlerdir…” buyurmuÅŸtur.
Sahabe ÅŸaşırarak, Allah yolunda cihad eden mücahidler’den daha hayırlımıdır? Sorusuna cevaben:
“.. Evet, o Gâzî, düÅŸmanla çarpışırken kılıcı kırılıp kanlar içinde kalsa dahî, yine Allah’ı çokça zikredenler, derece itibari ile efdal ve üstündür…” buyurmuÅŸlardır. (Tirmizi)
Bu hadis-i ÅŸeriften murad, mücahid’in görevinin süreli olmasındandır… Üzerine vazife olarak düÅŸen, Allah yolunda Cihad ibadetinden kaçmayıp, vazife yerine getirildiÄŸinde kendisi için iki onur beklemektedir… Åžehadet veya Gâzî’lik… Her iki onurlu görevin karşılığı Allah tarafından belirlenmiÅŸtir…
Zikrullah ise bir ömür sürecek olan ibadettir… BelirttiÄŸimiz gibi Nefs’e maÄŸlub olma riski yüksektir.