Mehmet Hüsrevoglu:   "İSLAM'DA EVLILIK VE BOŞANMA" Kitabı Sayfa İçeriği

Mehmet Hüsrevoglu

Bu Sayfayı Paylaş; Bu sayfa 595 Kez görüntülendi.

EVLİLİKTE TARİHSEL SÜREÇ

Kendilerine elçi gönderilmiş toplumlarda evlilik konusunda herhangi bir sapkınlık söz konusu değildir. Hz. Âdem (as) ile başlanan tek tanrılı tevhidi yaşamda tüm elçiler o günün şartlarına göre ilahi kuralları tebliğ etmiştir.

Tebliğ edilen dini kurallardan biri de evliliktir. Ev- lenilmesi yasak veya serbest olan bireyler ilk insandan i- tibaren belirlenmiştir.

İlahi tebliğin ulaşıp, karartıldığı istisnai bazı sapkın kavimlerde, evlilik müessesesi iğdiş edilmiş, kimi top- lumlarda, erkek-dişi birlikteliğinin dışına çıkılmış, ilahi ikaza aldırış etmeyen sapkınlar, sonraki nesillere ibret ol- sun, insanlık nesli temizlensin veya nice bilinmeyen hik- metler neticesi helak edilmişlerdir.

Son derece ilkel bazı klan topluluklarda, evlilik ku- rumuna rastlanmamakta, bayan dilediği erkekle kurduğu ilişkiden dolayı çocuk meydana gelirse, babayı değil ana- yı ata olarak bilmekte, soy belirlenmesi ana ile sabitlen- mektedir.

Büyük savaş ve tabi afetler dışında, yeryüzü coğraf- yasında, kadın erkek sayısı genel olarak eşit bir vaziyette cereyan etmektedir.

Asya kıtasının bazı bölümlerinde, Tibet ve Moğol- larda, Afrika’nın bazı bölgelerinde, bayan-erkek nüfusu kısmi dengesizlik arz etmiştir…Zikredilen bölgeler dışın- da arz ve talepte ciddi bir sorun yoktur..

Genel yaratılış teamülü, evliliklerde de geçerli ol- muş ve tarihsel olarak evlilikler bir erkek ve bir bayandan müteşekkil olarak kurulmuştur. Ancak bazı coğrafya ve dar bölgelerde çok eşli bir hayat gözlemlenmiştir…

Afrika kıtasında toprak ağası olan erkek,on veya daha fazla kadınla evlenmiş, hep birlikte yaşam sürmesi o ailenin şerefi sayılmıştır.

Ziraat ve hayvancılıkla uğraşan kavimlerde, çok eş- lilik yadırganmayan bir davranış olarak kabul edilmiştir.

Yahudi ve Hıristiyan öğretisinin ilk dönemlerinde, erkek birden fazla kadınla evlenebiliyordu. Daha sonraki dönemlerde Hıristiyan konsüller çok eşliliğe karşı çık- mışlardır…

Bazı Hıristiyan mezhepleri çok eşliliği hararetle savunmuş birden fazla evlenmeyi sadece papazlara ya- saklamıştı…

Mormon mezhebi çok eşliliği ilahi bir müessese o- larak kabul ederken, Luther iki eşliliği tavsiye etmekte- dir…

Putperest olan Atina, Sicilya seferinden sonra Atina nüfusunu artırmak için ikinci evliliği teşvik etmiş, Roma ise çok eşli bir evliliğe izin vermemiştir.

İslam Hukuku doğuşundan günümüze birçok detay ve uygulama tecrübesi geçirmiş olan evlilik kurumunu ıs- lah etmiş, evlenilecek eş sayısını adalet sağlama koşulu birinci şart olarak bildirilip, eş sayısı dörtle sınırlandır- mış, ancak tek eşlilik sürekli tavsiye edilmiştir.

İslam karşıtlarının daha öncede belirtildiği gibi di- nimize karşı ilk saldırısı, İslam’ın dört evliliğe izin ver- mesi, boşama kolaylığı, kadının mağdur edilmesi üzerine başlar.

Saldıran taraf Müslüman olmasa bile, insanlıktan bu güne kadar evliliğin tarihsel evresini okumuş ve incele- miş olanlar, İslam Hukuku’nun bayan bireye çok ciddi ayrıcalık tanıdığını, diğer semavi din ve pagan (putperest Atina ve Roma) hukuklarında yer almayan, kadını tüm tehlikelerden koruma refleksini çok rahatlıkla görebilir.

 

İslam Hukuku bayanı resmen koruma altına alarak, ezilmemesini sağlamış ve koruma refleksini kanunlaştır- mıştır.

İslam aile hukukuna yönelik hükümler dikkatle in- celendiğinde, bu hükümlerde hakim olan ruhun, genellik- le kadın haklarını iyileştirmeye ve korumaya yönelik ol- duğu görülür…

Kur’an-ı Kerimde doğrudan aile hukukunu ilgilen- diren elliden fazla ayet bulunmaktadır… Hadis külliyatı ise neredeyse bir kitaplık çaptadır…

Osmanlı devletinde, aile birliğinin kuruluşu, baş- langıçtan itibaren büyük ölçüde devletin gözetiminde, hukuk ve gelenekler çerçevesinde gerçekleşmiştir

Osmanlı esas defterleri, vukuat ve nüfus defterleri, vakfiyeler, nüfus jurnalleri, evrakı müsbite olarak arşiv- lerde mevcuttur…

Osmanlının son dönemlerinde, (1881) sicilli nüfus nizamnamesi ile evlilik sözleşmesi ciddi anlamda kayıt altına alınmıştır… Evlenecek eşler, Şer’iyye mahkemele- rinin hâkim ve vekilleri tarafından, nikâhlarının kıyılacağı belirtilmiştir…

İMAM veya diğer resmi görevliler, evlenecek taraf- ların nüfus bilgilerini alıp, evlenme tarihinden itibaren onbeş gün içinde, nüfus idaresine bildirimde bulunmaları şart koşulmuştur…

Mahalle’lerin resmi temsilcileri imamlar olduğu i- çin, İmam Nikâhı tabiri, bu uygulamadan dolayı günümü- ze intikal etmiştir… Nikâh bilgilerini bir üst makama i- letmeyen, imam veya diğer resmi görevlilere para ve ha- pis cezası verileceği tebliğ edilmiştir…

Osmanlı devletinde, İMAMLAR evlendirme me- murluğu vazifesini, imametle birlikte resmi görev olarak icra etmişlerdir…

Boşanma ile ilgili hukuki süreç, mahkeme olmaksı- zın işletilmemiş, Hâkim denetiminde, şahitler eşliğinde boşanma tescil edilmiştir…

Kısaca tarihsel bilgiden sonra;

Evlilik müessesesinin hukuki ve sağlıklı yürüyebil- mesi için üç temel esasa dayanması gerekir.

  1. Evlilik erkek ve bayandan müteşekkil olmalıdır. Çağdaş zannedilen batı toplumlarında başlayan cinsiyet birlikteliğine verilen evlilik izni, kabul edilemez.
  2. Evlilik cinsel tatmin aracı değildir. Aile, İslam’ın kutsal kabul ettiği ve Kur’an ayetleri ile sabitlenen bir ku- rumdur. Acı tatlı hayatın tüm evresi aile çatısı altında ta- dılacak, temiz bir nesil bu çatı altında oluşacaktır.

Her ne kadar boşanmalar bir hak olarak tanınsa bile, birliktelik bir ömür olarak düşünülüp o niyetle Aile Ku- rumu inşa edilecektir. Belirli bir zaman dilimini kapsayan veya deneme evlilikleri gibi bir deneysel süreç asla söz konusu olamaz.

  1. Tarafların evli olduklarını bilmek için bu birlikte- liğin toplum tarafından duyulması, en az iki şahitle nikâh sözleşmesinin sözlü olarak yapılıp, belgelendirilmesi ge- rekmektedir.

İlan edilmeyen nikâh geçersizdir.

Bu üç ana şart altında başlayan evlilik kurumu ne- dir, şartları nelerdir.