Resulullah s.a.v. efendimizin yaÅŸadığı dönemle bir- likte dört Halife devrine, saadet asrı ( asr-ı saadet ) denil- mektedir… İslamiyet’in zuhuru ile yeryüzü toprağındaki kargaÅŸa, İlahi emirler doÄŸrultusunda düzene girmiÅŸ, toplum ve bireysel hukuk çerçevesinde zulüm ortamı yerini huzur ortamına bırakmıştır.
Hz. Ömer devrinden itibaren Asr-ı saadet yılların- dan sonra ki dönemlere sarkan, Orta Asya’lı kavimlerin İs- lamiyet ile ÅŸereflenmesi neticesi Asya kıtasının büyük bir kısmı Müslümanların hâkimiyeti altına girmiÅŸtir…
İslamiyet’in ön ve orta Asya bölgesinde, tüm toplum katmanlarınca hüsnü kabul görmesi, yeni bir çığır açılma- sına sebep olmuÅŸ ve asr-ı saadetten iki asır sonra, hicri 4. , miladi 9. asrın baÅŸlarından itibaren Orta Asya bölgesi, bi- rinci İslam Rönesans’ı olarak niteleyebileceÄŸimiz bir medeniyet havzası inÅŸa etmiÅŸtir…
Dini ilimlerin yanı sıra saÄŸlık, matematik ve fen bi- limlerinde ulaşılan noktalar bugün bile aşılmış deÄŸildir…
Büyük mutasavvıflar, yöneticiler, pozitif ilimlerin her dalında yetiÅŸmiÅŸ üstün zekâ’ya sahip âlimlere bu çaÄŸda ÅŸahid oluyoruz… Ancak bu yükseliÅŸ, HarzemÅŸah devletinin yıkılışı Asya kıtasını kasıp kavuran MOÄžOL istilası ile son bulmuÅŸtur…
Önüne gelen canlı cansız her türlü varlık türünü yok eden MoÄŸol istilasına karşı, devrin seçkin insanları, düÅŸü- nürleri, ilmin ve medeniyetin yok olmaması için BATI ya göç etmeyi bir anlamda zorunlu HİCRET olarak kabul et- miÅŸler ve gücü yeten birçok âlim, sanatkâr ve mutasavvıf, küçük gruplar halinde ülkelerinden ayrılmışlardır… Bekle- nen bela çok geçmeden belirmiÅŸ ve tüm İslam medeniyeti tarumar olmuÅŸtur.
Geride kalan devasa kütüphaneler, ilmi buluÅŸlar, la- boratuarlar, bir daha gün yüzüne çıkmayacak ÅŸekilde, ya- kılmış, yıkılmış ancak hicret edenlerin bilgi daÄŸarcıklarında bulunan birikim ve mütevazı kütüphaneleri ile ilim, İran- BaÄŸdat- ve Anadolu güzergâhında canlanmıştır…
Anadolu ya hicret eden, İslam dünyasınca tanınmış, ÅŸöhreti duyulmuÅŸ muhacirlerden özellikle KAYSERİ yi ilgi- lendiren tarihi ÅŸahsiyetleri ÅŸöyle sıralayabiliriz:
Mavlana Bahaüddin-i Veled—Seyyid Burhaneddin-i Muhakkık-ı Tirmizi - Åžeyh Necmeddin Daye - Åžems-i Teb- rizi - Evhaüddin Kirmani - Ahi EVRAN – Fahreddin-i Iraki - Sadreddin Konevi - Hacı BektaÅŸ-ı Veli gibi orta Asya kö- kenli ÅŸahsiyetler, yaÅŸadıkları döneme damgasını vurmuÅŸ- lardır. Ayrıca Endülüs ten Anadolu ya gelen ve Åžam’da ve- fat eden Muhyiddin İbn-i Arabî’nin özellikle Konya ve Kay- seri de oluÅŸturduÄŸu rüzgâr çok önemlidir…
Muhyiddin ibni Arabî’nin iki seçkin öÄŸrencisi, Sadreddin Konevi ve sonraki dönemde Davudi KAYSERİ bu toprakların evladıdır…
Mevlana Celaleddin Rumi’nin, hocası Seyyid Burhaneddin veli dolayısı ile Kayseri iliÅŸkisi hiç kesilmemiÅŸ, daha sonraki dönemlerde kurumsal bir tarikat olacak olan Mevlevilik için oluÅŸması gereken temel taÅŸlarının mimarı, Seyyid Burhaneddin veli olmuÅŸtur.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin halefi olan Selehattin Feridun (Zerkup) Seyyid Burhaneddin veli nin ikinci önemli müridi ve öÄŸrencisidir…
Seyyid Burhaneddin veli, bu anlamda yaklaşık sekiz asırdır kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa devam eden ve kültür dünyamızda seçkin bir yere sahip olan Mevlevi geleneÄŸinin kurucu üs- tadı sayılabilir…
Anadolu toprakları o dönem deÄŸiÅŸik din ve kültürleri bünyesinde barındıran bir mozaik görünüm arz ettiÄŸi için, saf İslam inancının toplum katmanları arasında yayılması, halkın deÄŸiÅŸik İslam dışı akımlara sempati ile bakmaması konusunda, ismini zikrettiÄŸimiz Seçkin zevat’ın büyük emek ve gayretleri olmuÅŸtur…
Åžamanizm - Budizm ve Hıristiyanlıktan esinlenip, yeni bir din veya mezheb icad eden o dönem akımları, Ka- lenderiler, Babailer ve diÄŸer İslam dışı zümreler; Ulema ve Selçuklu sultanlarının iÅŸbirliÄŸi neticesinde bu topraklarda hayat bulamamışlardır…
Anadolu İslam birliÄŸini tesis ve Müslüman âlim, sa- natkâr ve idarecilerin hamisi gibi iki önemli misyonu ÅŸah- sında barındıran Selçuklu sultanı 1. Alâeddin Keykubat’ı unutmamak ve rahmetle anmak gerekmektedir.
Sekiz asırlık bir zaman dilimi geçmesine raÄŸmen, Dini duyarlılık, Müslümanlara hizmet gibi erdemleri bünye- sinde barındıran idarecileri ve din adamlarını ümmet unut- mamıştır… Onları hayırla anmak, tarihteki seçkin yerlerini korumak, asırlar geçse bile ne ekilirse karşılığının bir son- raki nesillere yansımasına ÅŸahitlik önemlidir…
Seyyid Burhaneddin veli Hazretleri ile ilgili yaÅŸam öy- küsüne geçmeden önce, kısaca tasavvuf tarihinden akta- rım yaparak , çağı iyi anlamaya , tarihi deÄŸerlerin nasıl ka- lıcı olduÄŸuna dair ön bilgi sunup, ana konuya geçilecektir.
Kitabımız Selçuklu devri tasavvufi yapılanma üzerine bina edildiÄŸi için, genel tasavvuf tarihi veya tanımı baÅŸka bir kitab mevzuudur… özellikle Miladi 1225 - 1275 yılları arası Kayseri’deki dini oluÅŸumlar üzerinde durulmuÅŸtur…
Bu dönem için Kayseri bazlı tasavvufi çalışmalarda hangi ekol etkinse o konuda bilgi verilmeye çalışılmıştır.