İstiklal mahkemeleri, daha sonra kimliği netleşip, ilân edilecek olan yeni Cumhuriyet’in Fransa’dan ithal ettiği DEVRİM mahkemelerinin bir benzeridir…
Cumhuriyet’in kurucu kadroları, Fransız devrimini örnek aldıklarından dolayı, Fransız ihtilal’inin acımasız yüzü, bizde de katlanarak uygulanmıştır.
1 Eylül 1920 tarihinde toplanan 1. Meclis, Muhafazakâr paşaların, ikinci grup diye adlandırılan DİNDAR milletvekillerinin Ankara dışında olduğu ve meclis çoğunluğunun olmadığı bir celse’de acilen kanunlaşmıştır…
Kanun gereği; İstiklal mahkemelerine itiraz hakkı yoktur… Siyasal olaylara müdahale edecek ve hüküm verecektir… Sadece Cumhurbaşkanından emir alacaktır…
Hayâtî önem taşıyan bu maddeler çerçevesinde ilk olarak 8 mahkeme kurulmasına karar verilmiştir…
Mahkeme üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından, milletvekilleri arasından seçilecektir…
İlerleyen zaman dilimi içerisinde, kanun gereği TEK kişiden emir alır ibaresi nedeniyle mahkemeler, sanki Mustafa Kemal paşanın bir sekretaryası yahut infaz memuru gibi çok vahim kararlara imza atmıştır…
İstiklal mahkemeleri, tıpkı engizisyon mahkemelerine benzer tarzda, geçmişteki hasımları etkisizleştiren, siyasal hesaplaşmaları tek taraflı bitiren bir kurum haline getirilmiştir…
Dâvâ konusu olaylar içinde en fazla dikkat çeken kararlar; Mustafa Kemal paşa’nın, geçmişte, yakın arkadaşlarının, Milli mücadele kahramanlarının ilginç ithamlarla idam veya hapis cezaları almaları olmuştur…
İstiklal mahkemelerinin, kuruluşundan itibaren bilinen idam kararları şu şekildedir:
Eskişehir İstiklal mahkemesi: 671 idam.
Isparta İstiklal mahkemesi: 13 idam.
Sivas İstiklal mahkemesi: 273 idam.
Pozantı İstiklal mahkemesi: 7 idam.
Kastamonu İstiklal mahkemesi: 182 idam.
Kararına imza atmıştır…
Diyarbakır- - Ankara- - İstanbul, İstiklal mahkemelerinde idam cezalarının sayısı net olarak bilinmemektedir.
İstiklal mahkemelerinin en ilginç kararlarından biri de, İstiklal savaşı için değişik Osmanlı topraklarından CİHAD için, savaşa katılan komutan ve askerlerinin bir şekilde ülkeden atma yolları aranmış ve istiklal mahkemeleri bu amaç için kullanılmıştır…
İstiklal mahkemelerinde usul olarak idam cezalarının kaydı, titizlikle tutulmamış, konu ciddi ye alınmamıştır…
Resmî kayıtlar BEŞ BİN idam ifadesini kullanmasına rağmen, bu sayı ON BİN rakamının üzerindedir…
İDAM cezası verilenlerin kahir ekseriyetinin suçu; İRTİCA olmuştur…
Kısa başlıklarla özetlediğimiz gibi, Cumhuriyetin ilk yıllarında, saltanat ve Hilafet’in kaldırılması konusunda; İstiklal savaşı komutanları arasında, dışa ciddi oranda yansımış olmasa bile, derin görüş ayrılıkları vardı… Farklı düşünme ve tavır alma, istiklal mahkemeleri eliyle tasfiye imkânını doğurmuş oldu…
Liberal ve radikal görüşe mensup olanlar, dünya görüşlerinin farklılığı nedeniyle ayrışmışlardır…
Mustafa Kemal paşa ve arkadaşları; Batı yanlısı görüş ve düşünceleri ile iktidar basamaklarından yukarı çıkarken, tüm cephelerde çarpışan komutanlar görüş ayrılığından dolayı tasfiye edilmişlerdir…
Tasfiye nedenlerinin ilki, saltanat ve Hilafet’in ani bir karar ve emri vakî ile zaman geçirilmeksizin operasyonel kaldırımı olmuştur…
İkinci neden, peş peşe gelen devrimlerle, günlük yaşamın alt üst olması, tüm toplum katmanlarının ŞOKK halinde olayları seyretmesi, huzursuzlukların had safhaya çıkmasıdır…
Tasfiye edilen komutanlar, gerekli olan inkılâpların, yavaş biçimde zaman’a yayılması, halk ile bütünlüğün bozulmaması görüşünü taşıyorlardı…
Hilafet makamının kaldırılmasına sert tepki gösteren Basın; Devrimlere karşı gelinmemesi için uyarılmış, özgürce fikir beyan eden Basın mensupları, İstiklal mahkemelerinin ilk suçluları olarak yargılanmışlardır…
Kazım Karabekir paşa – Rauf Orbay ve arkadaşları, Hilafet’in kaldırılmasına sıcak bakmıyor ve görüşlerini Basın’la paylaşıyorlardı…
Hüseyin Cahit Yalçın gazetesi; “ Tanin “’de, bu konu’da yazıları ile hükümet’in yanlış politikalarını eleştiriyor, İstanbul Baro başkanı Lütfi bey, resmî bildiri yayınlıyordu…
Makale ve bildirilerde ortak nokta; Hilafet makamının kaldırılmaması, devamı için gerekli koşulların oluşturulması yönünde olmaktaydı…
Mustafa Kemal paşa, bu iki ünlü isme karşı öfke ve hiddetini açıkça belirtmeye başlamıştı…
Basın; Mustafa Kemal paşa’nın tek lider ve tek diktatör olma yolunda ilerlediğini, Halifelik ile birlikte, İslamî yasalarında kaldırılma tehlikesi ile iç içe olduğu açıkça yazılıyor, Devrimlerin halkın yararına olmayacağı beyan ediliyordu…
Bağımsız Basın organlarının hoşnutsuzluğu, Ka-zım Karabekir paşa – Rauf bey- Adnan Adıvar – Ali Fuat ve Refet paşa’ların müstakil beyanatları, belirttiğimiz gibi Ankara hükümetini endişelendiriyor ve basına çeki düzen verilmesi için planlar yapılıyordu…
Uzun görüşmeler neticesi; İstanbul basını-İstanbul Barosu ve Hilafet yanlısı sivil toplum önderleri, yeni kurulan İstiklal mahkemelerinde yargılanması ve Basının bu şekilde susturulması kararlaştırılıp uygulamaya konuldu…
Başbakan İsmet İnönü, daha önce planlanıp kararlaştırılan konuyu, Meclis’e taşıyıp; 8 Aralık 1923 yılında yapılan gizli oturumla kanunlaştırmıştır…
Kanun’dan iki gün sonra İstanbul İstiklal mahkemesi hızla kuruldu ve İstanbul Baro başkanı Lütfi Bey gözaltına alınıp ilk tutuklama gerçekleştirilmiş oldu.
Cumhuriyet ilanından, sadece kırk gün sonra, muhaliflere ciddi anlamda baskı ve yıldırma harekâtına başlanılmış, İstiklal mahkemeleri, muhalifler için direkt olarak caydırıcı bir güç olarak varlığını korumuştur…
11 Aralık 1923 yılında, İstanbul basını için kara gün denebilecek boyutta tutuklamalar olmuştur. Tanin gazetesi sahibi ve başyazarı Hüseyin Cahit Bey, İkdam gazetesi sahibi Ahmet Cevdet bey, yazı işleri müdürü Ömer İzzettin bey, Tevhid-i Efkâr gazetesi sahibi Velid bey, yazı işleri müdürü Hayri Muhittin bey; Hilafet makamını savundukları için “ Hıyânet-i Vatanıyye “Kanunu ilk maddesi gereği tutuklanmışlardır… Tutuklu gazeteci sayısı o gün otuz’u geçmiştir…
15 Aralık günü, İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri bey, Hilafet lehinde görüş bildirdiği için beş yıl kürek cezası ile cezalandırılmıştır…
Hilafet makamının kaldırılmasına karşı çıkan Ankaralı Hafız İbrahim Ethem Bey, aynı mahkeme tarafından bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır…
Henüz Halifelik kaldırılmadan, bu cezalar verilip, yıldırma harekâtı başlatılmış oldu…
Halifeliğin kaldırılması konusunda yapılan kamuoyu araştırmalarında çok ciddi tepkiler alınmış, Halifeliğin kaldırılması İSLAM dünyasını RET anlamına geldiği beyan edilmiştir…
İstanbul aydınlarının büyük bir çoğunluğu,bu konunun ülke için ciddî sorunlar çıkaracağını açıkça belirterek , hükümeti uyarmışlardır…
Mustafa Kemal paşa, Hilafet makamının kaldırılması konusunda; İstiklal savaşında omuz omuza savaştığı birçok, çocukluk ve silah arkadaşları ile kırılmalar yaşamış, yolları ayrılmıştır…
İstiklal mahkemeleri kuruluş nedenlerinden biriside ters kulvardaki silah arkadaşları ile endirekt hesaplaşmadır.
Bu nedenle alelacele kuruluş çalışmaları yapılıp bir gün içinde kanun çıkarılmış, akabinde, İstanbul Baro başkanı, basın ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri tutuklanmış veya gözetim altına alınmıştır.
İstiklal mahkemelerine sevk edilenlerin acilen tutuklanıp muhtelif cezalar almaları, yurt sathında bomba etkisi yapmış, siyasî ortam gerilmeye başlamıştır…
Ankara da ise bu olaylarla beraber vakit kaybedilmeden Hilafet’in kaldırılması teklifi Meclise sunulmuş, yapılan oylamada kabul edilmiştir…
Muhafazakâr ve liberal görüşü temsil eden ikinci grup bu teklifin kabulü ile ağır bir yenilgi almış oldu… Bu karara en büyük tepki Mustafa Kemal paşanın eski arkadaşlarından geldi… Kazım Karabekir paşa, Rauf bey, Ali Fuat paşa, Cafer Tayyar paşa, Cevat paşa, Refet paşa, Dr. Rıza Nur ve arkadaşları, Hilafet’in kaldırılmasına muhalif olan isimlerin en başındaydılar…
Mustafa Kemal eski yol arkadaşlarından; Halifeliğin kaldırılması gibi önemli kararlar neticesi ayrışmış, İsmet İnönü ve arkadaşları ile daha yakın temas kurmaya başlamıştır…
Eski dostlar, yeni Türkiye Cumhuriyetinde, diktatörlüğe doğru bir temayül olduğu görüşüne varıp, yeni bir parti ile sistemi dengelemeye çalışmışlar, “ Terakki perver Cumhuriyet partisi “ bu kaygı neticesinde kurulmuştur…
Meclis’te, 1920 yılından itibaren DİNDAR kesime uygulanan baskı; Hilafet’in kaldırıldığı 3 Mart 1924 tarihine kadar, illegal yöntemlerle, baskı- küçümseme- yok sayma- gibi davranışlarla cereyan etmiştir.
Hilafet’in kaldırılmasından sonra ise mecliste veya hak katmanları arasında ne şekilde olursa olsun, Müslümanlığını beyan eden, Hilafet’i savunan, Osmanlı ya hürmet gösteren düşman kabul edilmiş, fiilî baskı görmeye başlamıştır…
1923 sonrası oluşan Anadolu isyanlarının temel nedeni, İNKÂR politikaları olmuştur… Savaştan yeni çıkan halk Osmanlı ve Hilafet’in yıkımını, kolay kolay içine sindirememiştir… Kısaca aktardığımız Konya-Yozgat gibi isyanlarının tek sebebi İslâmî değerlerden uzaklaşma kaygısıdır…
Kazım Karabekir paşa ve arkadaşları bu ayrışmayı, meclis içinde çözmek için uğraş vermişler ancak başarılı olamamışlardır…
Dönem’in Başbakanı İsmet İnönü için, güvenoyu istenmiş, yapılan oylama neticesi İnönü kabinesi güven tazeleyince, Halk fırkasından( Partisinden) kısmî istifalar başlamıştır.
Kazım Karabekir paşa- - Rauf bey- - Dr. Adnan bey- -Refet paşa- - Rüştü paşa- - İsmail Hakkı Canbulat- - Sabit bey (Sağıroğlu)- - Halis Turgut- - Zeki bey (Kadirbeyoğlu)- - Feridun bey ( Düşünsel) gibi ünlü isimler yeni parti kurmak için çalışmalara başlamıştır.
Kurulan yeni parti “ Terakki perver cumhuriyet fırkası” ismini almış, genel başkanlığa Kazım Karabekir paşa, genel sekreterliğe ise Ali Fuat paşa getirilmiştir…
Cumhuriyet Halk fırkasından 29 milletvekilinin istifa edip, siyasi tarihin ilk muhalefet partisini kurmaları,
Parti tüzüğünde sadece; “… Fırka; Efkâr ve itikad-ı dîniyye’ye hürmetkârdır…” maddesi, Halk parti kurucularını müthiş şekilde öfkelendirmeye yetmiştir…
Yeni parti kurulduğunu duyan halk, büyük bir sevinç ve hüsnü kabul ile yeni parti kurucularını bağırlarına basmıştır…
Parti programının bir diğer önemli maddesi ise;”Milletten yetki alınmadıkça yeni devrimlerin yapılmayacağı…” teminatı olmuştur…
Millet nezdinde bir nebze bile olsa, pozitif bir siyasal dalgalanma ciddi oranda yankı bulurken, Mustafa Kemal paşa ile eski arkadaşları arasında beliren ideolojik görüş ayrılığı, kişisel kırgınlıkların da etkisi ile daha da büyümüştür…
Özellikle kurtuluş savaşında gösterilen kahramanlıklar unutularak; Rütbesiz, kıdemsiz, savaş’a katılmamış unsurların baş tacı yapılması, Mustafa Kemal paşa nın diktatörlük kuracağı söylentisi, büyük endişe kaynağı olan unsurlar olmuştur…
Mustafa Kemal ve İsmet paşa; Yapılan devrimlere karşı en küçük bir direnişi bile zararlı buluyor, bu konuda sert politikalar izleneceğini beyan ediyorlardı… Bu doğrultuda alınabilecek en önemli tedbir İstiklal mahkemeleri ile muhalefeti hizaya getirmek olacaktır.