Mehmet Hüsrevoglu:   "KUR’AN DA ZİKİR VE DUALAR" Kitabı Sayfa İçeriği

Mehmet Hüsrevoglu

Bu Sayfayı Paylaş; Bu sayfa 14225 Kez görüntülendi.

NASIL DUA ETMELİYİZ?

Allah katında dualarımızın kabul olunabilir bir değere sahip olması için öncelikle;

BESMELE(euzubillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim) HAMDELE(Elhamdülillahi Rabbil âlemîn)

SALVELE (Essalat-ü vesselamü ala seyyidina muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain) diye,

Üçlü tesbihat ile duaya başlanılması Kur’ani ve Nebevi öğretidir…

Salâvat-ı şerife getirilmeyen duanın eksik olduğu konusunda Nebi sav efendimizin mü’minlere uyarısı bulunmaktadır. (Tirmizi)

Dua’ya başlamadan önce mutlaka Allah’a tevbe edilmeli, bilerek veya bilmeyerek yapılmış olan kusurlardan dolayı içtenlikle AF taleb edilmelidir…

Dua için ellerimizi semâ ya kaldırıp, parmaklar yapışık vaziyette veya kısmen açık olarak, kıbleye yönelerek gökyüzüne bakmaksızın dua edilmesi, nihayetinde eller yüze sürülerek duayı bitirmek, Nebî sav efendimizin dua yöntemidir…

DUA özelde iki varlığı ilgilendirdiği için dua eden ve el açılan yaratan arasında iletişim engeli olmadığı; “ Size şah damarınızdan daha yakınım…” (Kâf, 16) ayeti ile sabit’tir…

Yüksek sesle, gösteriş kokan bir eda ile dua etmek veya dua’ yı törene çevirmek yanlıştır…

Dua’da aslolan ALLAH’A ; “…Yalvarmak ve içten DUA etmektir… O haddi aşanları sevmez…” (Âraf, 55)

DUA; bir gecede yahut belirli dönemlerde değil, diğer ibadetler gibi, düzenli ve ısrarlı olarak Allah’a yönelmektir…

Zorluk, darlık ve sıkıntılı günlerde, dua artırılacak ancak belli bir zaman diliminde aşırıya kaçma yerine bir ömür istikrarlı çizgide Allah’a ulaşmak Nebevi terbiye gereğidir…

DUA ederken, Esma-ül-Hüsna içinden bildiğimiz yüce isimleri yakarışımıza eklemek, Rahman ve Rahmet sıfatları ile bize muamele etmesini Allah’tan dilemek gerekir…

Resulullah sav. Efendimiz, Hülefâi râşidîn, sahabeler, ehli beyt, Peygamber eşleri (ezvâc-ı tahirât) , veli zâtlar, şehidler, duanın kabulüne vesile kılınması için, dua başına ve sonuna eklenmesi tavsıye edilmiştir…

Kur’an-ı Kerimde ; “ Şübhesiz Rabbim, duaları işitendir…” (İbrahim, 39) ayet-i kerimesi , “—Dua ediyorum da kabul olmuyor …” düşüncesinin reddidir… Tüm dua ve yakarışları işiten Rabbimiz bir hikmet nedeniyle icabeti geciktirebilir… Bu konuda umutsuzluk tehlikelidir…

Nebî sav efendimiz; “…Bir insan iki elini kaldırıp, Allah’a dua ettiği zaman, o kalkan iki eli boş çevirmekten hayâ eder… “ (Tirmizi) müjdesi; Dua da ısrarcı olmayı, öncelikle helal lokma ve istiğfar eşliğinde dua’ya devam gerekmektedir…

Kur’an-ı Kerimde, Peygamber’lerin yaşamından örnekler verilirken, yaptıkları duaların kabul edildiğini öğrenmekteyiz…

Hz. Meryem’in annesi İmran validemiz, çocuğunu Allah’a emanet ettiğini Ali İmran suresi 36. Ayetten öğreniyoruz…

Hz. Eyyûb, hastalıklarının iyileşmesi için Allah’a yalvarıyor ve duası kabul oluyor…

Hz. Yunus, bir imtihan vesilesi olarak, Balığın karnında, Allah’a dua ettiğini, duaları neticesi kurtuluşa erdiğini yine Kur’an’dan öğreniyoruz…

Hz. Zekeriyya, yıllarca çocuğu olmayınca ; “ Rabbim beni tek başıma çocuksuz bırakma…” yakarışına karşılık bularak duası kabul edliliyor ve yaşlı olmalarına rağmen Hz.Yahya dünya’ya geliyor…( Enbiya, 89 )

Hz. Süleyman, dualarında; Allah’tan, kendisine erişilemeyecek mülk vermesini niyaz ediyor ve duası gerçekleşip yeryüzü kendi emrine veriliyor…

Hz. İbrahim’in; Kâbe inşasından sonra Mekke’nin emin ve bereketli bir şehir olmasını dilemesi,

Kur’an-ı kerimden öğrendiğimiz duaların kabul oluş kıssaları ve Nebi sav efendimizin Hadis-i şerifleri doğrultusunda, duaları reddedilmeyecek güzel insanlar şunlardır:

Adil Devlet başkanı duası… Oruçlu kimsenin duası… Mazlumun duası… Misafir’in duası…

Mü’minlerin birbirlerine yapmış olduğu dua… Esmâül Hüsnâ eşliğinde yapılan dualar…

Hacı adaylarının ve Umreye giden mü’minlerin, Beytullah’ta yaptığı dualar…

Allah yolunda cihad eden mücahidlerin duası… Yukarıda zikredilen sekiz sınıf, diğer mü’minler’in dualarına göre önceliklidir…

Ayrıca, Receb-ŞabanRamazanaylarında oruçlu mü’minlerin duası, iftar vaktinde dua… Cuma akşamı ve Cuma günü yapılan dualar… Ramazan ve Kurban Bayramı arefe günü yapılan dualar… Ezan ile kâmet arası yapılan dualar… Beytullah ilk görüldüğünde yapılan duaların kabul olma derecesi daha yüksektir…

Dua’nın Allah katında makbul olabilmesi için bireyin öncelikle yaşam tarzında her türlü helal kavramına hassasiyet göstermesi, sürekli Allah’a tevbe etmesi ve cânı gönülden, hesapsız, kitabsız, yakarışta bulunması gerekmektedir… Dua’ların öncelikli ana şartı İMAN’dır…

Müslüman olmayan bir şahsa yapılan dua, gaflet içinde yapılan dua, Haram işlenirken yapılan dua, GÖSTERİŞ-TANTANA-RİYAKÂRLIK içinde yapılan dualar, Allah’tan başka bir güç veya varlığı da içine alan dualar, Duanın kabul olmamasını gerektiren başlıca etkenlerdir… Bir mü’minin, yaşamı içinde sürekli olarak tekrar edeceği en büyük dua; Son nefesinde Müslüman olarak ruhunu teslim etmesidir…

Nebîler ve Cennetle müjdelenmiş on sahabe dışında, son nefeste iman garantisi, hiç kimseye verilmemiştir…

Allah dostu olan velî kullar bile son nefes endişesi taşıyarak, dualarında sürekli iman üzere ölmeyi istemişlerdir.

Süfyân-ı Sevrî, kendisini yetiştiren üstadının son nefes’te arzu edilmeyen bir tarzda vefat ettiğine şahid olunca, genç yaşta beli bükülmüştür…

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” kuralı gereğince,mü’min sürekli olarak iman üzere ölmeyi arzulayıp,dualarından eksik etmemelidir..

Kur’an-ı kerimde “ Beni Müslüman olarak öldür …” mealinde ki ayetler defeatle zikredilmiştir… Bu ayetler içinde Hz Yusuf’un duası şöyledir:

“ (Allahım ) canımı Müslüman olarak al ve beni salih kullarının arasına kat…” (Yusuf, 101 )

(Teveffeni müslimen ve elhıgnî bissalihin)

ALLAH katında kabul görmeyen dua şekillerini tekrar, şöyle sıralayabiliriz:

Gür sesle, gösteri edasıyla… Yapmacık ifadelerle… Riyakârlık kokan cümlelerle… Lisanen dua edilirken kalbin eşlik etmemesi… Dini değerlerle bağdaşmayan unsurları duaya katma sebebiyle, dua makbul olmaktan çıkar… Nebî sav efendimiz, bu menfi oluşumlar için şöyle ikazda bulunmuşlardır:

“…Bir topluluk gelip, dualarda haddini aşacaktır…”

“Siz bir sağıra dua etmiyorsunuz… İşitici ve size pek yakın olan Allah’a dua ediyorsunuz…” (Buharî)

Bu ikazlar nedeniyle, sessiz, cemeatle birlikte ise olgun, gösterişsiz, cemeatin tamamını kapsayan tevazu içinde dua edilmelidir… Dualarımızda, gönül ve dil birlikteliği ile içtenlikle olmalı, saçma ve orantısız istek taşımamalıdır…

Kaza ve Kader’e rıza gösterip, DUA etmemek, Allah’tan bir şey taleb etmemek, hiçbir şekilde uygun görülmemiştir…

Dua’da isteksizlik , “Allah, ( Her bakımdan sınırsız) zengindir… Siz ise fakirsiniz…” (Muhammed, 38) ayet-i kerimesi’nin ruhuna terstir…

Dünya ve ahiret esenliğinin, sebeblere bağlı olduğu unutulmamalı, Kaza ve Kader’e razı olup, kışın yaz giysileri ile yaşamak nasıl mümkün değilse, Allah’tan dünya ve ahret istememekte mümkün değildir…

Özellikle mü’minler, Nebî sav efendimizin emri gereği birbirlerine dua etmelidirler…

Takvâ sahibi seçkin kullar, öncelikle, mü’min kardeşinin kendisi için yapmış olduğu Dua’yı en büyük kazanç olarak görmüşlerdir…

Ubydullah Ahrar k.s ; “Allah’ın merhamet ve rızasını kazanmak için amel ve ibadetlerine güvenmediğini, İbadet’in sadece mü’mini isyandan kurtardığını, bununla fazlaca fazılet iddiasında bulunmanını yersiz olduğunu belirtip;

FEYZ, Bereket ve manen yükselişin; Hayır duaları sebebiyle gerçekleştiğini, bu duayı alabilmek için mü’min kardeşine muhabbet ve dayanışma içinde olmak gerektiğini belirtmişlerdir…”

Dua esnasında oluşan; Haşyet, ağlama, ,ürperti, gönlün yumuşaması, sukunet, ferahlama ve huzur hali, dua’nın kabul olma belirtileridir…