Ergin olan bir erkek ve bayanın, birbirlerini alıcı gözle süzmeleri ve bakışta devamlılık HARAMDIR. An- cak taraflar arası ciddi evlenme düşüncesi varsa, üçüncü bir şahıs eşliğinde taraflar karşılıklı oturup konuşabilir, birbirlerini görebilirler.
Evlilik girişiminde üçüncü şahıslara daha fazla so- rumluluk düşmektedir.
Tarafların iyilik ve faziletini veya kusurlarını a- bartmadan elçilik hukuku içinde iki tarafa aktarabilir ve tarafların birbirlerine karşı daha fazla ısınmasına, doğru bilgiye ulaşmasına sebep olurlar.
Tarafların birbirlerini beğenip söz kesmeleri ve ni- şan yüzüğü takılması bir evlilik antlaşması ve nikâh de- ğildir. Sadece evlilik sözü vermekten ibarettir.
Nişanlanan bireyler, birbirlerine mahremdir. Üçün- cü şahıs yanlarında olmaksızın yalnız kalmaları caiz de- ğildir. Bu konu ciddi bireysel hukuk ihlali doğurma tehli- kesi taşımaktadır.
Nişanın bozulması –Gebelik ihtimali- evlenilmiş gibi hal ve hareketlerin sonrası özellikle kadının saygınlı- ğı hatta namusunun lekelenme ihtimali mevcuttur.
Hanefi fıkhında, nişanlanmış bireylerin öpüşme, sa- rılma gibi eylemlerle birlikte hürmet-i müsahere’nin do- ğuşu önemlidir.
Günümüz yaşam biçiminde İslami hassasiyetleri ta- şıma iddiasında olan bay ve bayan, toplum içinde el- ele tutuşup, her türlü mahrem gösteriyi sanki doğal bir hare- ketmiş gibi sergilemeye başlamışlardır…
İslam hukuku, bu tür davranışları asla müspet bir davranış olarak görmez…
Özellikle tesettür’e riayet iddiasındaki genç nesil, birbirlerine karşı aşırı muhabbet, el teması, öpme, öpüş- me, sarılma gibi toplum doğal olarak tepki ile karşılan- ması gereken diğer hareketleri, sakınca yokmuş gibi ga- yet doğal olarak sergilemektedirler…
HANEFİ fıkhı, iki tarafın cinsel arzu ile el ele tu- tuşması, sarılması, öpüşmesi neticesi, aralarında Hürmet-i müsahere olarak tanımlanan kısmi akrabalığın başlayaca- ğını net olarak bildirmiştir…
Kızı ile oynaşan bir erkeğe o bayanın annesi ile e- bedi haramlık başlar. Aynı şekilde erkekle oynaşan bir bayan içinde, o erkeğin babası hükmen kayınbaba olmuş demektir…
Bu nedenle nişanlanmış bireylerin, nikâh sürecine kadar sanki evcilik oyunu oynaması, tehlikelerin en bü- yüğüdür…
Nişanlanmış namzetler arasında, miras hukuku hürmet-i müsahere (Ana-baba-kardeş haramlığı) başlamış olmaz. Bir erkekle sözlenen bayan, anlaşmazlık vukuun- da bir başkası ile evlenebilir.
Nişan sadece evlilik vaadinin somutlaştırılması ol- duğu için nişanlanan taraflar, olası anlaşmazlık- uyumsuzluk-doku uyuşmazlığı-sağlık nedenleri gibi ciddi problemlerle karşılaşıldığında, nişanı tek taraflı veya kar- şılıklı olarak bozabilirler.
Söz kesildikten sonra, belli bir süre içinde evlilikleri kararlaştırılan çiftlerden biri, nikâhtan kaçınsa veya vefat etse, takılan takılar çeyizler karşılıklı olarak taraflara iade edilir. Vefat halinde verilen takılarda, mehir ve çeyiz gibi değerlerde bir eksilme olmuşsa, mirasçılardan istenebilir.
Tarafların bir birlerine verdikleri hediyeler geri alınamaz. Hibe kapsamına girer.
Taraflar nişanlandık diye evlilik için zorlamada bulunamazlar. Ancak bir Müslüman söz verdiği bir antlaşmadan zorlayıcı sebepler olmaksızın, keyfi bir tutumla nişandan cayamaz. Sonuçlar ağır olabilir. En hafifi taraf- ların psikolojik sıkıntıları, çevreye karşı mahcubiyeti kul hakkını gerektirir.
Ayrıca keyfi bir tutumla düşman kazanma olasılığı hatta sonucu mahkeme ve hastanede bitebilecek olaylar ve adli neticeler, konunun nezaketini arz etmektedir.
Nişan taraflar arası rıza ile bozulmuş ise, erkek tarafı eğer mehir olarak bir bedel vermişse geri alma hakkına sahiptir.
Tarafların birbirlerine vermiş oldukları hediyeler ise geri istenmez.
Nişanlılık devresi bir anlamda tarafların tanışması birbirleri hakkında fikir sahibi olmaları ilerde doğabile- cek hayati sonuçların şimdiden izole edilmesi gibi gayeler güttüğünden dolayı İslam Hukuku her zaman tarafların tedbirli olmalarını tavsiye etmiştir.
Başlangıçta hediyeleşme, tarafların birbirlerine ısınmaları, yine zaman geçip artık tarafların beraberlik konusunda, düşüncelerinde ortaklığın sürekli olabileceği kanaati tam olarak oluştuğunda, çeyiz-mobilya-ev tutma- takı-giysi gibi ağır meblağ tutan harcamalara taraflar başlayabilir.
İslam Hukuku, nişanlılık evresini de iki yabancının resmi münasebeti olarak görmüş, nikâh öncesi sıcak ilişkileri kesinlikle ret etmiştir.
Nişanlı tarafların baş başa kalmaları –nişanlı olarak birlikte yaşamaya başlamaları- nişanlılık süresini uzatıp yarı evli konumda bir veya iki yıl gibi uzun bir süre ni- şanlı kalma gibi davranışları asla kabul etmemiştir.
Bu nedenle oluşan birlikteliğin bir an önce nikâhla neticelenmesi arzu edilen ortaklık olarak tavsiye edilmiş- tir.
Tarafların herhangi birinde nişanlılık evresinde hak- sızlık-zulüm- nedeniyle tamamen tek taraflı bir kararla nişan bozulmuş ise kusuru olmayan taraf masraflarının tazminini isteyebilir.