Mehmet Hüsrevoglu:   "CUMHURİYET DÖNEMİ DEVRİMLER VE DİNDARLAR" Kitabı Sayfa İçeriği

Mehmet Hüsrevoglu

Bu Sayfayı Paylaş; Bu sayfa 1225 Kez görüntülendi.

ŞEYH SAİD DAVASI

            Şeyh Said ve arkadaşlarının Doğu bölgelerinde başlattıkları isyan 1 Şubat 1925 tarihinde başlamış,6 Mayıs1925 tarihinde son bulmuştur…

            Şeyh Said, savcılık ifadesinde, olayların çıkma sebebini şöyle anlatmaktadır:

            “…Köylerini bir jandarma bölüğünün basıp, kişilik hakkı ve onurlarını gasp edici davranışlarda bulunmasından kaynaklandığını, planlı bir hareket olmadığını …” belirterek, ifadesini İstiklal mahkemesine de aynen tekrar etmiştir…

            Kıyam etme niyetinin sadece “ ŞERİAT” hükümlerinin hükümet tarafından uygulanması, kapatılan medreselerin açılmasını sağlamaktan ibaret olduğunu mahkemede beyan etmiştir…

            “ Altmış yaşını geçtiğini, medrese tahsili aldığını, Devlet başkanı ŞERİAT hükümlerini uygulamadan vaz geçtiği an, isyan’ın vacib olduğunu, Hükümete Şeriat meselelerini anlatıp, hiç değilse bir kısmının uygulanması teklifi yapacağını, tamamen DÎNÎ arzular neticesinde isyanın başlatıldığını, ASLÂ Kürtçülük hareketi olmadığını…” mahkemede net olarak ifade etmiştir.

            “…Siyasi parti olarak; Terakki perver partisinin İÇKİ VE FUHŞU yasaklama, dinî düşüncelerin serbest olacağı vaadi doğrultusunda beğendiğini ancak parti ile ilgisinin bulunmadığını…” ifade etmiştir.

            “…Takip ettiği günlük ve haftalık basın organlarından, Toksöz- - Tevhid_i efkâr- - Son telgraf- - Sebîlürreşât olduğunu belirtip, özellikle basın camiasının olumlu muhalefetini takdir ettiğini …” belirtmiştir…

            Çok kısa olarak özetlenen beyanlar neticesi mahkeme, kararı 28 Haziran 1925 günü açıkladı:

            Karar öncelikle “ Tekke ve zaviyeleri “ hedef alarak,”… Tekke ve zaviyelerin birer kötülük ve fesat ocağı olduğu, DİN VE ŞERİAT amaçlı bir yapılanma sağladığı neticesine varıldığı, bu nedenle bölgede bulunan tüm; Tekke- - Zaviye ve medreselerin kapatılmasına, yakalan sanıklardan 49 kişinin İDAMINA, 33 kişinin de ağır hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir…

            29 Haziran 1925 yılında karar uygulandı ve başta şeyh Said olmak üzere, arkadaşları idam edildi… Aynı gün tüm Tekke- - Zaviye ve medreseler, jandarma gözetiminde kapatıldı…

            Şeyh Said isyanı kararları, bölge için çok ağır bir bedel ödenmesine neden olmuştur…

            Resmi kayıtlara göre; 206 köy- - 8758 ev yıkıldı… Bölge halkından sayıları on bin’i bulan vatandaş imha edildi…80 aile 1400 kişi doğudan Batı ya sürüldü…

            Barış ve iknâ metotlarının asla söz konusu olmadığı harekât’ın, hükümete faturası ise 20 milyon paund luk dev bir harcamaya sebeb olmuştur…

            Doğu bölgelerinde, özellikle Terakki perver yanlısı binlerce insan sindirme harekâtına maruz kalmış, sırf devrimleri savunmadığı için Urfa’da 6 masum idam edilmiştir… İdam edilenler içinde, eski milletvekili, yöre idarecileri, şehrin tanınmış isimleri bulunmaktaydı…(Hakimiyet-i milliye gazetesi,5-4-1925)

            Urfa/ Siverek ilçesinde , İslami değerlere bağlı ve terakki perver fırka mensubu tanınmış isimlerden, Şeyh Eyyûb ve Dr. Fuat bey, İstiklal mahkemesi tarafından İdam cezasına çarptırılmıştır…

            Şeyh Eyyûb Efendi bağlıları ve dostları da yargılanarak çeşitli hapis cezaları almışlardır…

            Terakki perver partisi Urfa il başkanı Yarbay fethi bey, sırf parti mensubu olduğu için 5 yıl hapis cezası almıştır… Fethi bey davası ile birlikte kapatılmayan hiçbir parti binası kalmamıştır…

            İDAM cezasına çarptırılan şahısların bir başka önemli suçu; TARİKAT ehli olmalarından kaynaklanmıştır…

            Şeyh Said davası henüz sonuçlanmadan, serî idamlar başlamış, bölgenin ileri gelen eşrafından İslâmî kimliği ağır basan; Seyyid Abdükadir-Seyyid Mehmed- Kemal Fevzi efendi- Kör Sâdi efendi- Hoca Askerî- Avukat Hacı Ahdî bey idam edilmişlerdir…

            İstiklal mahkemesinde dava aşaması sadece Şeyh Said davası ile sınırlı kalmamış, bölgenin sevilen ve sayılan dinî önderleri de kıyımdan nasiplerini almışlardır…

            Çok genç yaşında dini ehliyete sahip olup, Ankara ve İstanbul camilerinde halkı irşâd eden Hoca İbrahim Edhem efendi, bu gayretinin karşılığı olarak 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı… Ancak Diyarbakır istiklal mahkemesi potansiyel suçlu gördüğü hoca efendiyi tekrar yargılayarak İDAM cezasına mahkûm edildi… Henüz 22 yaşında, 22 Temmuz 1925 yılında ceza infaz edildi…

            Hoca İbrahim Edhem iki mahkeme nezdinde şöyle suçlanıyordu:

             “ İslamiyet’te ahlak ve tesettür “ isimli kitap yazmak – bu kitap neticesi gericiliği kışkırtmak- yıkıcı propagandaya sebep olmak… Bu çoook! ağır suç nedeniyle önce bir yıl hapis, uslanmayacağına kanaat getirilerek İDAM edilmesine karar verilmiştir…

            İstiklal mahkemeleri, Şeyh Said davasından önce, Seyyid Abdülkadir davasından 3 Haziran’a kadar, 389 kişiyi yargılamış; 49 idam- 47 beraat kalanlar ise muhtelif hapis cezaları almıştır…

            Şeyh Said davası ile birlikte, Takrir-i sukün kanunun verdiği yetki sebebiyle;

            İstanbul da yayın yapan, İslamcı veya muhalif Basın mensupları, düzmece ithamlarla tutuklanıp, İstanbul da değil,1500 km uzaklıktaki Diyarbakır İstiklal mahkemesine yargılanmak üzere, bin bir çile ile sevk edilmişlerdir…

            Mahkeme kararı ile kapatılan yayın organları;

            Sebîlürreşâd – Tevhid-i efkâr – Son Telgraf – Vatan – İstiklal – Tanin – İleri – Toksöz, gazete ve dergileri… Tutuklanan gazeteciler ise ;

            Eşref Edîb – Velid Ebuzziyâ – Abdülkadir Kemâlî – Fevzi Lütfi – Sadri Ethem – İlhâmî Safâ – Ahmet Emin – Ahmet Şükrü beylerdir…

            İstiklal mahkemesi, Doğu bölgelerinde DÎNÎ gerekçe ile ayaklanma – propaganda – Ankara hükümetine muhalefet – suçlamaları neticesi, 10 Mayıs-25 Eylül 1925 dört aylık süre içinde 700 kişiyi yargıladı.

            110 İdam- 1 müebbet- 129 kürek cezası- 116 muhtelif hapis- 188 beraat, İkinci aşamada ise 682 kişi yargılandı… 57 idam ve hapis cezaları verildi.

            Diyarbakır istiklal mahkeme savcısı, Süreyyâ bey’in sonradan beyan ettiği yargılama sayısı, bir yıl içinde; 3500 dava- 156 İdam- 56 gıyabi idam- 678 kişiye hapis cezası verilmiştir… Bu safhada yaklaşık BİN kişi ise yargılama sırası beklemekteydi…

            18 Temmuz 1926 yılına kadar verilen idam cezaları,250 sayısını geçmiştir…

            Bu deli yoğun yargılama ve idam cezalarının muhatapları çoğunlukla; Dînî önderler, medrese hocaları- müftî’ler bulunmaktaydı…

            Diyarbakır istiklal mahkemesinin son davası, Elazığ müftüsü Kemalettin hoca ve oğlu- Ticaret bakanlığı muhasiplerinden Naim bey davası olmuştur…

            Son incelemelere göre; Sadece Diyarbakır istiklal mahkemesi, göreve başladığı 12 Nisan 1925 tarihinden 7 Mart 1927 yılına kadar, 420 idam kararı verilmiştir…

            Asker kaçağı olan 131 kişi için verilen İdam kararı bu sayının dışındadır… Ayrıca İstiklal mahkemeleri haricinde muhtelif sıkıyönetim mahkemelerinin aldığı İDAM kararları bu sayıların dışında olup sayısal durum bilinmemektedir…

            Diyarbakır’da toplam 5010 kişi yargılanmıştır…

            Şeyh Said isyanı tamamen dindikten sonra yapılan saha araştırmalarında, isyanın başlama nedenleri sorulup araştırıldığında; Şu kararların isyanı tetiklediği tespit edilmiştir:

            1-Mahkemelerde sadece, Türkçe ifade alınması ve diğer dillerle yapılan savunmanın geçersiz sayılması.

            2-Kürtçe konuşma dilinin, okullarda yasaklanması…

            3-Kürt halkının eğitim ve öğretimden dışlanması.

            4-Laik bir sisteme geçiş ve Dini yaşam yasağı uygulaması…

            Kürt bölgelerinde bulunan,215 okul kapatılmış, 8400 öğrencinin eğitimine son verilmiştir… Bir anda eğitim hayatı bitirilen bölgeden, ironik bir uygulama ile EĞİTİM vergisi alınmaya başlanmıştır…

            Bir adım daha ileri gidilerek, medreseler de kapatılarak, her türlü eğitim bölgede yasaklanmış oldu…

            Yukarıda aktarılan maddeler ışığında Şeyh Said isyanı akl-ı selim ile tekrar incelenip, mahkeme tutanaklarına bakıldığında şu ifadeler ortaya çıkmaktadır:

            “…Şeyh Said isyanı başlama sebebi ırkçılık değil, dînî kaygılardan kaynaklanmaktadır… İsyan başarılı olup

Bölgede bağımsız bir devlet kurulma imkânı çıksa veya yarı bağımsız bir otonom yönetim doğsaydı, mini Osmanlı devleti devam edecekti… Kürtler’in başına, Babamız unvanına layık görülen, Sultan Abdülhamid’in oğlu şeyhzâde Mehmed Selim efendi davet edilip, Halife ilan edilecekti… “

            Anadolu topraklarında sadece şeyh Said isyanı değil, irili ufaklı 18 isyan çıkmış, iktidar tarafından kanlı olarak bastırılmıştır… Tüm isyanların tek ortak noktası; Hilafet ve saltanat’ın kaldırılması – İslam devletinin yok edilmesi – Müslümanlar içinde ayırımcılık yapılması olarak görülmüştür…

            Toplum peş peşe oluşan devrimler nedeniyle ŞOK geçirmiş, dinsiz bir toplum olma kaygısı ağır basmıştır…