Hilafet kaldırıldıktan sonra, Mustafa Kemal paşa ve iktidar elitlerinin tamamen BATI yanlısı olduğu tescil edilince, Kazım Karabekir paşa ve arkadaşlarının ayrışıp yeni bir alternatif oluşturmaları gündeme gelmiştir…
17 Kasım 1924 yılında; Kurtuluş savaşını başlatan ve her cephe de savaşan, isimlerini zikrettiğimiz paşalarla beraber Kazım Karabekir paşa, CHF’den ayrılıp 29 vekil ile “Terakki perver cumhuriyet partisi” ni kurmuşlardır…
Parti kuruluş tüzüğünde, cumhuriyet-demokrasi- liberalizm bile açıkça yer almasına rağmen bir anda irticacı yaftası giydirilmiştir…
Yeni parti; İslamî değerlere ilgi duymamasına rağmen, Hilafet’in kaldırılmasını aslâ kabul etmeyen, devrimlerin dinsizlik olduğunu savunan Anadolu halkı tarafından bir can simidi haline gelmiş ve Kazım Karabekir paşanın partisi, tahmin edilemeyecek düzeyde ilgi görmeye başlamıştır…
1925 yılından itibaren, bir tarafta Mustafa Kemal paşa ve arkadaşları diğer tarafta, Kazım Karabekir paşa ve arkadaşları mecliste; Halk ise yurt sathında iki ayrı cephe oluşturmaya başlamıştı…
Mustafa Kemal, bu yeni oluşumu DEVRİM için en büyük TEHLİKE olarak görmeye başladı…
Bu günlerde patlayan Şeyh Said isyanı, Mustafa Kemal paşa ve arkadaşları için bulunmaz bir fırsat oldu...
Tutuklanan şeyh Said yanlılarının aynı zamanda Kazım Karabekir paşa’nın partisini benimsediklerini beyan etmeleri hatta muhtelif şehirlerde, terakki perver yöneticisi oldukları tesbit edilince, yeni Başbakan Fethi Okyar, Kazım Karabekir paşa’ya partisinin kapatılması gerektiğini bildirdi…
Fethi bey’in yumuşak üslubunu beğenmeyen vekiller, mecliste gensoru önergesi vererek Fethi bey hükümetini düşürdüler… İsmet paşa kabinesi yeniden kurulmuş oldu…
Yeni hükümet ilk icraat olarak “ Takriri sükun “ kanunu çıkararak, ülke topraklarında yeni bir dönem başlatmış oldu…
Takriri sukün kanunu çıktıktan hemen sonra, İstiklal mahkemelerinin çıkarttığı ilk karar, terakki perver partisini kapatmak olmuştur…
Şeyh Said davasında, özellikle bütün sanıklara; “Terakki perver partisine” mensubiyeti sorulmuş, müsbet yanıtlar alınınca, partinin tüm teşkilatları kapatılarak, yöneticileri tutuklanmıştır…
Yurt sathında dindar, Terakki perver sempatizanı olan tüm eşraf ve esnaf kesimi, “ Hıyaneti vataniye “ kanunu gereğince yargılanmış, dindar halka karşı olabildiğince sert yöntemlere başvurulmuştur…
Takrir-i sukün döneminde sadece dindar eşraf ve esnaf değil; Dindar milletvekilleri, ordu komutanları ve bürokratlarda kıyıma uğramış aynı sert yöntemlerden nasiblerini almışlardır…
Özellikle, siyasetçi ve basın camiası davalarına bakan Ankara İstiklal mahkemesi,sadece1925 yılının ilk yarısında 602 siyasi davaya bakarak 25 idam kararı vermiştir…
Terakki perver parti’nin kapatıldığı günlerde, devrimlerden hoşnut olmayan, Osmanlı sevgisi ağır basan bir grup vatansever, “Tarikat-ı salâhiye cemiyeti “ isimli bir dernek çatısı altında toplanmaya başlamışlardır…
Geçmişte ittihad ve terakki karşıtı subay ve bürokratlarından oluşan dernek üyeleri Anadolu yu dolaşarak, devrimlerden dolayı oluşan hoşnutsuzluğu yerinde tesbit ediyor, yeniden Osmanlı kurulabilir mi diye kamuoyu araştırmaları yapıyorlardı…
Bu faaliyetleri haber alan hükümet, tüm cemiyet üyelerini tutuklayıp Ankara İstiklal mahkemesine gönderdi…
Duruşma neticesi, dernek üyelerine ağır mahkûmiyet, yönetim kurulu üyelerine ise İDAM kararı verilmiştir. 16 Ağustos 1925 yılında 11 dernek yöneticisi idam edilmiştir… Suç isnadı ise; Osmanlı özlemi, Hilafet ve saltanatın tekrar ihyâsı olmuştur…
Bu dönemde Rus devrimi neticesi filizlenen Kominizm faaliyetleri, devrimlerle kısmi paralellik arz ettiği için hoş görülmüş, açık veya gizli tüm kominizim faaliyetlerinde bazı takip ve tutuklamalar olsa bile hepsi hükümet kararı ile serbest bırakılmışlardır…
Hükümet komünistlere yumuşak davranırken, Müslüman kesime karşı, devrimin en sert yöntemleri uygulanmıştır…