İbadet ve zikrullah’ta esas gaye, yaratanla bağı koparmamaktır. Bu nedenle zikrullah; Mü’min olan her bireyin temel vazifesidir.
Zikrullah için ferdi bir iletişim öncelikli vazife olmasına rağmen toplu zikir meclislerinin büyük faydaları vardır. Zikir meclislerindeki atmosferi ferden bulabilmek söz konusu olmayabilir.
Zikir meclislerine melekler katılır. Hatta zikir meclisine misafir olarak katılan şahısların bile afv ve mağfiretten hisse aldıklarını, zikir meclislerine devam etmeyi ve bu meclislerin faziletini, Nebî sav efendimizin hadislerinden öğreniyoruz.
Bu konuda mevcud olan hadisi şeriflerin verdiği ilham ile Tekke ve Zâviyelerin kurulduğu ve bir müessese olarak faaliyet gösterdiklerini biliyoruz.
Zikir meclislerine devam eden mü’minlere Melekler hem eşlik eder, hem de dua ederler…
Âyet-i kerimesi bu konu için delildir…
Nebî sav efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Allah’ın, zikredenleri araştıran melekleri vardır. Zikrullah ile meşgul bir topluluğa rast geldiklerin de, diğer melekleri çağırırlar. Hepsi gelip onları kanatları ile kuşatarak, dünya ile sema arasını doldururlar.
Allah meleklerine sorar;
-Kullarım ne diyor?
Seni tesbih ediyorlar. Sana tekbir getiriyorlar. Senin yüceliğini dile getiriyorlar.
Allah meleklerine sormaya devam ediyor
-Onlar beni gördüler mi? -Hayır! Derler.
-Ya görselerdi ne yaparlardı?
-Eğer seni görselerdi, ibadette çok daha ileri giderler, çok daha fazla övgü ve tesbihatta bulunurlardı…
-Allah cc sorar: onlar ne istiyorlar? Senden, Cennet istiyorlar.
-Cenneti gördüler mi?
-Hayır, ey Rabbimiz derler.
-Ya görselerdi ne yaparlardı? Cennet için daha çok hırs gösterirler, cenneti ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirlerdi… Allah c.c sormaya devam ediyor:
-Neden korkup sığınıyorlar?
-Cehennemden korkup sana sığınıyorlar.
-Cehennemi gördüler mi?
-Hayır, Rabbimiz görmediler.
-Görselerdi, ne yaparlardı?
-Şiddetle kaçarlar ve daha şiddetli korkarlardı. Bunun üzerine cenabı Allah:
-Sizi şahit tutuyorum… Onları affettim…”
Onlardan bir melek der ki; Bunların arasında falanca günahkâr dahi var. Bu şahıs zikir ehli değil. O başka maksatla uğramıştı oturuverdi…
Allah’ü tealâ:
-Onu’da affettim, zikir ehli öyle bir topluluk ki onlarla oturan’da, kurtuluşa ermiştir…””(Buhari Müslim)
Resulullah sav efendimiz, bir kudsi hadiste; “Kulum hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O beni zikredince, ben onunla beraberim. O, beni içinden geçirirse, bende onu içimden geçiririm. O beni bir topluluk içinde anarsa, bende onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, Ben de ona koşarak giderim.“ (Buhari-Müslim) diğer hadis-i şeriflerinde:
“ İçerisinde Allah’ın zikredildiği evler ile zikredilmeyenler arasındaki fark; diri ile ölü arasındaki fark gibidir…” (Buhari-Müslim)
“Kul, kendisini Allah’ın azabından kurtaracak zikrullahtan daha önemli bir amel işlememiştir.“ (Tirmizi) Buyurmuşlardır..
Mekânların şerefi, o yerlerde yaşayan insan ile yükselir… Gerçek ilim ve zikir meclisleri gönüllere şifadır.
Resulullah sav efendimiz bir mecliste bulunduğu zaman, dağılırken veya namazdan sonra dua ederdi.
Hz. Aişe (r.a.)’ye yapılan bu duanın ne olduğu sorulduğunda cevaben;
“Eğer bir kimse bir toplumda iyi şeyler konuşmuş ise bu dua sebebiyle kıyamete kadar sevap kazanır... Eğer kötü şeyler konuşulup bu dua ile sohbet ortamı dağılırsa, kötü sözlere kefaret olur.“
Nebî sav efendimizin işaret buyurduğu dua şudur: “Subhaneke Allahümme vebi hamdike lailahe illa ente estağfiruke ve etubu ileyk” (Nesei)
Hz Ali r.a. zikir meclislerinin, dağılım esnasında; “Subhane rabbike, rabbil izzeti amma yesifun ve selamun alel murselin vel hamdulillahi rabbil âlemin“ zikri ile sona erdirmelerini tavsiye etmiştir.
Melekler arasına yalnızca zikir halkalarını araştırıp, teftiş eden, onların hallerini Allah’a arz eden görevliler bulunmaktadır.