GÜLEN HAREKETİ

GÜLEN HAREKETİ

GÜLEN HAREKETİ VE AYRIŞILAN NOKTALAR

Ok yaydan çıkınca, neredeyse söylenmedik laf kalmadı dağarcıklarda… Yıllarca söz ile sınırlı, yazıya dökülemeyen söylemlerin metin haline gelmesi bu günlere kısmetmiş… Aslında; Ayrışma-ayrılık- kopuş- vb. ne tür ifade kullanılırsa kullanılsın, ülkemizde elli yıl öncesinden başlayan siyasal tercihler, bu günlerde somutlaşmış ve güncel hale gelmiştir…

 Risalei nur müntesipleri; Siyasi arenada merhum Necmettin Erbakan’ın başlattığı milli ve manevi yeni oluşum yol haritasına, kısmen katılsalar bile sürekli rezerv koymuşlardır…

 Milli Nizam partisi kuruluşunda, Adalet partisi’nden, Risalei nur kökenli iki vekil MNP saflarına katılmış olmasına rağmen taraflar arasında uyum sağlanamamış, MNP kapatılıp. MSP ile seçimlere girilmiş, kırk sekiz milletvekili ile meclise girildiğinde,hareket büyümesi gerekirken tam tersi olaylar  tecelli etmiş , Lider’in değişmesi için başlatılan girişimlerde ilk imza verenler Risalei nur ekibi olmuştur… Parti içi buhran Milli Selamet Partisi’ni bir sonraki seçimde yarı yarıya küçültmüştür…

Milli Selamet partisi ne duyulan NEFRET; Fethullah Gülen ile daha sonraki yıllarda yapılan bir röportajda şu şekilde somutlaşmıştır:  “… TURGUT Özal ile dostluğumuz planlama yıllarından başlar… Selamet partisinden aday olmaya İKNA ettiklerinde geldi oturduk… O ZAMAN DESTEKLEMEM SÖZ KONUSU DEĞİLDİ… Farklı bir görüşüm var o konuda…”    (N.Akman röportajı, sabah gazetesi, 1995)   12 Eylül’den sonraki yıllarda da değişen bir şey olmamış, yeni kurulan REFAH partisi de Sayın Gülen için itici gelmeye başlamış, aynı röportajda şu ifadeleri ile nefret dilini kullanmaya devam etmiştir:

Soru: REFAH partisi denilince sizi en fazla ne rahatsız ediyor?

Cevap:”…Dünya ve Avrupa’yı rahatsız edecek şeyler söyleniyorsa ve bunlar içimizdeki bir takım güçleri harekete geçiriyorsa, hatta DARBE endişesine sevk ediyorsa, bu ve bazı meselelerden RAHATSIZ olmamak mümkün değildir…”   “….. Refah partisinin almış olduğu OY abartılıdır… Gerçek oran %15’in altındadır…”

MNP- MSP- REFAH hareketine şüphe ve mesafe ile yaklaşılırken, kendisine şu soru soruluyor:

--Siz, 12 Eylül döneminde Darbe destekleyicisi olarak anılıyorsunuz. Cevaben:

--“ Darbe kötüdür… Bununla beraber her kötülüğün içinde bir İYİ yan vardır…” (a.g.k.)

Milli görüş çizgisine konan şerh diğer partiler içinde geçerli mi? diye bir soru akla gelirse; Verilebilecek en çarpıcı örnek Süleyman Demirel ile ilgilidir. Aynı röportajda Demirel’in KADER’İNDE iz bırakmışsınız, nasıl oldu sorusuna cevaben:

“….Bazı arkadaşlar gelip , Kongre’de DEMİREL’İ düşürme niyetleri olduğunu söylediler…Ben bunu bir KANAL ile Demirel’e ilettim… Meğer o mesele çok önemliymiş… Bir Bakan sahip çıktı… Arabası ile sokaklarda dolaştık…( Demirel o kongreden Sayın Gülen sayesinde galip çıktı, muhafazakâr kanat lideri Ferruh Bozbeyli , siyaset sahnesinden silindi…) “… Sayın Demirel ile bazı vesileler ile bir araya geldik …”  “… Aynı zamanda sayın ÇİLLER ile de görüştüm….” (N.Akman, sabah gazetesi, 1995.)

Tarih gerçekten tekrardan ibaretmiş… Dün merhum Erbakan’ı parti liderliğinden indirmek için uğraşan zihniyet, bu gün Sayın Tayyib Erdoğan ile eski hesabı kapatmaya çalışıyor… Dün MSP den kopan vekillerin bir benzeri AK parti’de tecelli ediyor… Siyasi tarihi burada bitirip, kişisel ayrışımları şöyle sıralayabiliriz:

Fethullah Gülen, 12 Eylül’de arananlar listesineydi, altı yıl firar etti…1986 yılında yakalandığında Bakanlar kurulu olağanüstü toplanarak tutukluluk hali kaldırıldı… 12 Eylül’de onlarca müftü ve vaiz, tutuklandı, görevlerinden atıldı… Ne tür bir istisnai kural işletilerek tutukluluk hali kaldırılıp göreve iade edildi, bu güne kadar tatmin edici bir açıklama gelmedi…

                Doksanlı yılların röportajlarından belgeli olarak yazımıza başladık, aynı yıllarda büyüme trendi yakalayan  artık bir cemaat diye kendisinden bahsettiren “ Gülen hareketinin” ideolojik ayrışma sinyalleri  üst üste yapılan gazete ve dergi röportajları ile kamuoyuna deklere ediliyordu…

                İRAN Devrimi – AFGAN Cihadı ile İslam dünyasında, galibiyet refleksi ile yeni söylemler gelişmeye başlayınca  İLK  FREN  Fethullah Gülen’den geldi… Muhtelif basın yayın organlarında;

                “…Kendi hareketlerinin, Anadolu İslamı veya Türkiye Müslümanlığı olduğunu, ARAB ve FARS İslamı ile ilgili herhangi bir teveccühlerinin olmadığını…” deklere edip,

                “…İRAN Devrimi zararlı olmuştur….” “…Türkiye, Müslümanlığı Arablardan almamıştır …” gibi izaha muhtaç beyanlarda bulundu… Bu keskin ifadeler, İslam ümmetinin içinden kendisine özel bir LOCA ayırıp diğerlerini dışlamak gibi izah edilemeyen ifadeler olarak hafızalara kazındı…

                İran –Irak savaşı başladığında, Saddam Hüseyin tarafını tutup, HUMEYNİ zulmünden dolayı IRAK tarafının desteklenmesini istedi… ABD—IRAK çatışması gündeme gelince, Saddam Hüseyin bir anda, zalim ve KÂFİR devlet başkanı oluverdi… İşgali haklı ve masumane gördü…

                Artık iki binli yıllara girilmiş Fethullah Gülen ABD’ye yerleşeli seneler olmuştu…(Türkiye’den ayrılışı: 1999) Zaman Gazetesi, Nuriye Akman’ın yapmış olduğu Fethullah Gülen röportajı nedeniyle tiraj artışı yaparak, çoğu yerlerde bedava dağıtımı sağlanmış ve röportajın okuma kat sayısını artırma hedeflenmiştir. O röportajda sorunlu ifadeler kısaca şunlardır: (Zaman gazetesi, 23-03-2004)

                “İSLAM Dünyası diye bir Dünya yok artık… FERDİ Müslümanlık vardır…”

                “Dünya da en NEFRET ettiğim insanlardan  bir tanesi USAME BİN LADİN ‘DİR….”

                “ Teröre girmiş bir insanın MÜSLÜMAN kalması zordur…”

                “ ABD savcısı ifademi almak için beni çağırdı, kapıda karşıladı… Eliyle bardağı yıkayarak su getirdi… Beni kapıya kadar selametledi… Eğer Adliyesi buysa, ABD kıyamete kadar BAKİ kalır dedim…”

                Fethullah Gülen ;Son dönem görüşlerini, prof Doğu Ergil’in  ,” 100 soruda Fethullah Gülen ve Hareketi”  isimli kitabında açıklamıştır…(Timaş yayınları,2010)

                Kitap vesilesi ile Doğu Ergil--Neşe Düzel söyleşisinde; Fethullah  Gülen ideolajyası  şöyle özetlenmiştir:     (Taraf gazetesi,15-06-2010)

“…Hareketi iki buçuk yıl inceledikten sonra benim çıkardığım sonuç şu: “… Bir selefi İslam diye CİHADİST bir İslam var. Bir de İran’da olduğu gibi radikal bir ŞİA var… Şimdi bunlara karşı bir de Fethullah Gülen gibi şiddet’i dışlayan, modernite ile ve Batı ile İslam’ın uyumlu hale gelmesini, Müslümanlar için uygun gören biri var… Batı dünyası böyle birine olumlu bakıyor… Batı bu adamı yarattı demek değil bu…  tam tersine öyle yatırım falan yapmaz, bakar ki böyle bir güç doğuyor, BATI ondan faydalanmak ister… Şimdi ortada Fethullah Gülen gibi biri ve hareketi varken, İslam dünyasında radikal hareketlere karşı o’nun da görüşlerini alacak, O’nun da saflarında olmasını isteyecektir…”  Fethullah Gülen’in net ifadeleri ile bu hareket şöyle özetleniyor:

                “…İslam uygarlığını, ARAB Müslümanlığı sağlayamamıştır… Anadolu İslam’ının Türk kalkınması ve Rönesans’ı üzerinden İslam âleminde yepyeni bir dinamizm oluşturulacaktır… Türk Müslümanlığı Rönesans’ı başlatılması isteniyor…”

                “…İslam’ın, siyaset’e ve devlete ilişkin hükümleri, yüzde üçü beşi aşmaz…”

                “…Başörtüsü furûattır…” FETVÂSI!  FETHULLAH Gülen tarafından şöyle izah ediliyor:

                “…Örtünme âmir hüküm değildir…İslamın zorunlu kurallarından biri değildir…Örtünmenin kendiside biçimi de tercihe dayalıdır.. Esas olan kadının kendisini teşhir etmemesidir… İman eden kişi, örtünmek istiyorsa. onu zorla açmak kötü bir şeydir…Örtündüğü için okuyamamak daha kötü bir şeydir.. O yüzden daha az kötüyü tercih etmek lazım…”  Sayın Gülen’in örtünme görüşleri bu şekilde.                    Neşe Düzel, Fetvanın! Net olarak algılanması için tekraren soruyor:

                --Türbanlı kızlara başınızı açın ve üniversitenize devam edin mi diyor? Cevaben:

                -- “AYNEN ÖYLE… BU O KADAR RAHATLATAN BİR ŞEY Kİ…”

                Soru: Türkiye İsrail ile ciddi bir şekilde çatışırken F.Gülen, Wall street journal’a beklenmeyen bir açıklama yaptı. Yardım konvoyunun İSRAİL’den izin alması gerektiğini söyledi. Gülen niye böyle bir açıklama yaptı?.. Doğu Ergil cevaben:

                “” F.Gülen, gemi olayının, Türk siyasetinin doğrultusunu değiştirecek sonuçlar doğuracağından endişe ediyor… İsrail ile savaş kelamı düzeyine varan bir çatışmanın Türkiye için hayırlı olmayacağını düşünüyor… İsrail’in Filistin işgali GAZZE ablukası sokaklarda lanetleniyor ama ARAB saraylarında onaylanıyor… F.Gülen bu olayı POLİTİK SAPMA olarak görüyor… Konvoy yola çıktığında, “ Bu kötü sonuçlar doğuracak bir girişimdir…” demiştir. “”

                “… İHH diye bir kuruluşu TANIMIYORUM “ demek, mesafeli bir duruşun ifadesidir…”

İslam ümmeti ile ayrışan daha onlarca sorunlu beyanlar, net ifadeler, üzerinde iki yıl çalışılmış bir ideolajya hareketi kitap olarak karşımızda durmaktadır… Net ifadeler ile Fethullah Gülen hareketinin, yeryüzü ümmetinden  ayrı bir duruşa sahib olduğu, ayrı bir ideolojik argümanlar derlediği, bu kitapta açıkça deklere edilmektedir…

                Bu ve buna benzer onlarca ayrışma delillerini ortaya koymak zor bir çaba gerektirmiyor… Belirttiğimiz gibi bu günlere has değil kökü maziye dayanan usul farklılıkları bu güne kadar kardeşlik ortamı zedelenmesin diye sade dost mahfillerinde dile getirilir, şüyuu bulmamasına özen gösterilirdi… Mavi Marmara olayından sonra ideolojik ayrışım gün yüzüne çıkmaya başlamış o günlerde farklılıklar dile getirilmeye başlanmıştır. Bir önceki yazımızda da ayrışım noktaları maddeler halinde belirtilmiştir…. (bakınız: Boykot.net. IHH ve Gülen hareketi )

                Mehmet Hüsrevoğlu---- mhusrev@hotmail.com          20-12-2013